Ana sayfa Köyümüz Albüm Üye giriş Konuk defteri İletişim Hizmetler Dosya indirme
Konuk Defteri  

Yıllar sonra selam yazalım kale mi kiralim
   - betonkaya, 09.10.2023

Mudanya dan selamlar..

Mudanya da bahar havası yaşıyoruz..
Yusufeli hepimizi üzüyor, yüreğimizi yakıyor..
Yazın ancak geliriz o zaman da muhtemelen Eski Yusufeli sulara gömülür..
   - cmustafagumus, 24.02.2023

yeni yusufelinden selamlar. eski yusufeli yavaş yavaş sular altında kalmaya başladı bir tarih sular altında kalıyor. görmek isteyenlere arkadaşlara duyrulur.
   - sanikor, 23.02.2023

Artvinden hayırlı günler
   - Cemal Akistanbullu, 09.11.2022

Artvinden hayırlı günler değerli oğdarlı dostlar her şey gonlunuzce olsun
   - Cemal Akistanbullu, 29.05.2022




EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

Sisteme giriş  




 


Hala hesabınız yok mu? Hesap açmak için tıklayın.

Çevrimiçi  
Şu an bağlı olan kullanıcılar:
7 konuk ve 0 kayıtlı kullanıcı çevrimiçi.

Şu anda sitemizde konuksunuz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.

OĞDAR TARİHİ

Gönderen: Mustafa Gümüş Tarih: 25 Ağustos 2016 Perşembe
Konu: Tarihçe 

AYHAN DEMİRHAN IN ÇALIŞMASI:

1835 YILINDA OĞDAR:
1835 Yılında Oğdar'da yapılan nüfus sayımında köyde 65 hane olup Olur ilçesinin Tavuskar köyüne (nahiye) bağlıydı. Katibin ihmalkarlığı nedeniyle tamamına yakın ailenin lakabı yazılı değildir. Yalnızca Gedikgil ve Mollagil kayıtlara geçirilmiştir.
1900 yılı öncesi sülaleler-günümüzdeki soyadlar şöyledir:
Abusoğlu: Seyhan
Alioğlu:Gümüş
Baducaoğlu:Alkan, Çınar
Bataloğlu: Çelik
Bekirhocaoğlu: Polat
Çılbıroğlu: Bilgili, Karaduman
Delibaşoğlu: Aydemir, Özdemir
Delihasanoğlu: Kılıç
Demircioğlu: Demirci
Dervişoğlu: Orhan
Durakoğlu: Gültekin
Efendioğlu: Demirhan
Elvanoğlu: Alan
Gedikoğlu: Gülçay
Habipoğlu: Yanar
Haliloğlu: Bağdatlı
Hampaoğlu. Anar
İbrahimhocaoğlu: Doğan
İdrisoğlu: Aras
İstanbulluoğlu: İstanbullu
Kadıoğlu: Azrak
Kekeleoğlu. Yılmaz
Köçekoğlu: Şen
Köseoğlu: Köse
Küçükosmanoğlu: Ata
Mollaoğlu: Akistanbullu
Nasifoğlu: Ayar
Saniefendioğlu: Kayhan
Serdaroğlu: Karakoç, Keskin
Sıddıkoğlu: Demirbilek
Sırmaoğlu: Karadağ
Şatiroğlu: Koç
Tutıoğlu: Demirtaş, Kurt, Uçar
Yahyaoğlu: Gümüş, Özkan
Zirekeoğlu: Özder
-Saral,-Uçar,-Yanar
Köyümüzde Saral ve Azrak soyadlı aile yoktur.
Kaynak: Osman COŞKUN
Sayfayı yazdırmaya hazırla

OĞDAR ZAMANI

Gönderen: Mustafa Gümüş Tarih: 25 Ağustos 2016 Perşembe
Konu: Sosyal yapı 

YILLAAAAR ÖNCEEEEEEEEEE
Muhtemelen
ŞİMDİ Harman zamanıdır Oğdarın
Ekinler biçilir saplar bağ oluyordur
yaylaların en kalabalık zamanı
herkes tarlasında
Yukarı yayla zamanı
Ekinler sararmaya
Güzlüklar tahıllar olgunlaşmaya
başladı
bir yıl bekledi insanı
tahılı toprağa ekeli tam bir yıl oldu
başka başka memleketlerde bir yılda 3 hasat olurken
benim memleketimde bir yılda bir hasat olue
başka memleketlerde
bire yirmi alınırken
benim memleketimde bire beş ancak alırız
yinede değişirmisin desen çukurova ile
oğdarın yaylasını
yan bakmam
çoç yeter harrana
yaylalar çukurova
duzlar konya ovası
güzeldir memleketim

muhtemelen şimdi harman zamanıdır
Oğdarın
harmanlar sapla samanla doludur
bacalar da bağlar kurumayı bekler
Merabakeden gelmiştir şimdi öküz
harmana gidecekler seçilir
diğerleri çayırlara
Muhtemelen en kalabalık zamanıdır oğdarın
en güzel zamanı
en verimli zamanı
yanı HARMAN zamanıdır
köyümün

Muhtemelen
Şikerde kızılcıklar kızarmış
can erikleri çatal erikler sararmış
üzümler ballanmaya başlanmıştır

Muhtemelen

Lüksette gezlorda
yaz pantaları olgunlaşmaya
armutlar sulanmaya başlamıştır

en güzel zamanıdır Oğdarın
biraz sararmıştır
dağları
Kordiyette ot bile kalmamıştır
Samela iyice bozkıra dönmüştür
ama
Düzlarda kartol çıkmıştır
Şalgamlar kafa yapmıştır

Muhtemelen
Harman zamanıdır

Rahmetli nenemin en güzel yemeklerini yaptığı zamandır
kartolu soymadan doğrar
içine pitna yeşil soğan doğrar
koca kuşhana ile kartol yemeği yapar
kuruyan tandır ekmeklerini
en büyük siniye doğrar
biz çocuklar heycanla elimizde kaşıkla beklerken
kuşhanayı tepsiye devirir
tepurun yanında
montof inekten yaptığı puşloru olurdu
bir demet yeşil soğanda
maydanozu kinziyi ilk nenemin sofrasında yemiştim
bir montof inek ile kaçımızı büyütüp adam etti

Muhtemelen HARMAN Zamanıdır oğdarın
Bütün harmanlar dolu
bocuruklar
kemler
gem tahtaları
urganlar
sampah en kiymetli zamanıdır

Dedem gezlorun çinavından
kargacından en ince en uzun en düzgün
harman çubuklarını yapmıştır

Çocuklara en çok iş düşen zamandır
harmanda tahtaya oturacak
yayladan sapı taşıyacak
samanı mereğe dürtlayacak

En güzel zamanıdır köyümün
Harmanın kedelinde oturmuştur
Husen emi
elinde Şikerden getirdiği
Bahalı gelinin bir tabak kızılcık
kızılcık erik birkaç saman

Harman makineleri
her mahalleden her harmandan seslenir
kışa hazırdır tahillar
samanlar

yine kıt kanat yetecek Ambardaki un

AĞUSTOS EYLÜLDÜR OĞDARIN YAZI
ÇIKAR SEYRANGAHA GELİNİ KIZI

boşuna dememişler

MUHTEMELEN EN GÜZEL ZAMANIDIR
KÖYÜMÜN ŞİMDİ.
25-08-2016
Sayfayı yazdırmaya hazırla

YUSUFELİ ADETLERİ

Gönderen: Mustafa Gümüş Tarih: 23 Ağustos 2016 Salı
Konu: Sosyal yapı 

Çapan Çapan

“Çapan çapan elleri/Kırılmasın kolları/Kırılırsa kırılsın/ Komşu kızının elleri” dörtlüğü ezgi ile söylenerek çocuğa el çırptırılır.

Ayak Oyunu
Üç dört yaşlarındaki birkaç çocuk, ayakları otaya gelecek şekilde otururlar. Oyunu yöneten kişi de çocukların yanlarına oturur. Oyunu yöneten (veya oynatan) kişi her dizede sırayla birinin ayağına eliyle dokunarak şu tekerlemeyi söyler: “Bir birliğim/İki ikiliğim/Üç üçlüğüm/Dört dörtlüğüm/ Beş beşliğim/ Altı elek/ Demir telek/ Salla bunu/ Çek şunu...” Çek şunu dizesi hangi çocuğun ayağına denk gelirse o çocuk oyundan çıkar. Oyun bu şekilde devam eder. En sona kalan çocuğu diğerleri döver.
Aynı oyunda söylenen bir başka tekerleme daha vardır. Oyunu yöneten kişi bu tekerlemenin her kelimesinde çocukların ayaklarına sırayla dokunur. Bu tekerleme de şöyledir: “Bacadan bahti fitna göz/Biri şahin biri boz/Bindum bozun boynina/Gettum Halep yolina/Halep yolu bit bazar/İçinda maymun gezar/Maymun beni korhutti/Kulahlarini sarhitti.../Salla buni/Çek şuni...”

Çiçioyinik veya Çirnik

OĞDAR DA HOÇİYAR

Lök (Morkaya) taraflarında Çiçioyinik adıyla oynanan bu oyun Büyük Hevek (Yaylalar) taraflarında Çirnik adıyla bilinir.
Çiçioyiniği yapmak için önce yere çok sağlam bir biçimde orta kalınlıkta bir kazık çakılır veya gömülür. Kazığın ucu sivriltilir. Bundan sonra 4-5 metre boyunda sağlam bir sırık temin edilerek sırığın tam ortası, yere çakılı kazığın ucunun tam oturacağı şekilde oyulur. Sonra kazığın sivriltilmiş ucu iyice yağlanır, sırık rahatça dönsün diye. Sırığın oyulan yeri kazığın yağlanmış ucuna oturtulur. Böylece çiçioyinik kurulmuş olur. İki çocuk sırığın iki tarafına otururlar ve ayaklarını yere vurarak başlarlar sırığın üzerinde havada dönmeye. Çocuklar dengelerini sağladıktan sonra sırığı kendi ekseni etrafında döndürerek, ayaklarını yerden kesip havada dönmeye başlarlar. Ayaklarını yere vurarak yavaştan dönmeye başlayan çocuklar, hızlarını giderek arttırırlar ve bir ahenk tutturarak döner dururlar. Çocuklardan birisi dengesini kaybedip yere düşene kadar oyuna devam edilir. Çiçioyinik dönerken kazık ve sırık ağaçlarının birbirine sürtünmesi ile “cııır...cııırrrr” diye sesler çıkar. Bu sesin daha iyi çıkmasını isteyen çocuklar, kazığın yağlı ucu ile sırığın arasına bir miktar odun kömürü dökerler. Böylece ses daha fazla ve daha güzel çıkar. Hevek tarafında bu oyun, çocukların yere düşünce bir taraflarının in cinmemesi için daha çok kışın, yeteri miktarda kar yağdığı zaman oynanır. Düşen çocuk böylece yumuşak karın üstüne düşmüş olur ve sakatlanma riski azalır.
Kaynak: Taner ARTVİNLİ; Yusufeli, Yusufeli Kaymakamlığı yayını, Ankara 2000
Sayfayı yazdırmaya hazırla

YUSUFELİ ADETLERİ

Gönderen: Mustafa Gümüş Tarih: 23 Ağustos 2016 Salı
Konu: Sosyal yapı 

Düğün ve evlenme törenlerindeki bazı gelenek ve görenekler:
Enişte Kütüğü : Düğünden bir hafta sonra gelin ve damat kız tarafının evine ziyarete giderler. Gelinin akrabaları damadın önüne yarılması çok zor bir ağaç kütüğü koyarlar, eline de bir balta verip “bu kütüğü yar” derler. Bu şekilde damadın gücünü sınarlar. Eskiden oldukça yaygın olan bu gelenek günümüzde artık unutulmaya yüz tutmuştur.

Koç parası : Düğün sırasında kız tarafının işlerine yardım eden, misafirlerle ilgilenen gençler düğünden sonra koç keserek yiyip eğlenmek için damattan koç parası adı altında bahşiş alırlar.


Kaynak: Taner ARTVİNLİ; Yusufeli, Yusufeli Kaymakamlığı yayını, Ankara 2000
Sayfayı yazdırmaya hazırla

MEŞE ADAMI

Gönderen: Mustafa Gümüş Tarih: 23 Ağustos 2016 Salı
Konu: Sosyal yapı 

Meşe Adamı:
Tüm Doğu Karadeniz’de olduğu gibi Yusufeli’de de Meşe Adamı inancı oldukça yaygındır. Yusufeli’nin her yerinde bilinir. Meşe Adamı belden yukarısı insan, belden aşağısı hayvana (ayı, kurt veya maymuna) benzeyen, vücudunun her tarafı uzun kıllarla kaplı bir yaratık şeklinde tarifi yapılan hayali bir yaratıktır. Meşe Adamı’nın, ormanlarda yaşadığına ve –bu yüzden de- en çok avcılara rastladığına, karşısındakinin her hareketini taklit ettiğine, olağanüstü bir fiziksel güce sahip olduğuna ve bir tek ateşten korktuğuna inanılır. Meşe adamı figürü daha çok, çocukları korkutarak geceleri dışarı çıkmalarını engellemek için anlatılır. Sayısız Meşe Adamı hikâyesi olmasına rağmen, hikâyelerde Meşe Adamı’nın tasviri aynı olup, yalnızca hikâyelerde geçen olaylarda küçük değişikler görülür. Lazlarda da Meşe Adamı aynıdır. Meşe Adamı Lazcada “Germakoçi” (Germa=Orman, koçi=adam) şeklinde söylenir. Meşe Adamı hakkında daha geniş bilgi için Kafkasya Yazıları dergisinin (Çiviyazıları yayın.) 2. sayısında (Yaz-1997) yayınlanan W. Feurstein’in “Laz Halk İnancında GERMAKOÇİ” başlıklı yazısı okunabilir.
Cazi (Kuyruklu) İnanması:
İnsanların gözüne daha çok kedi veya örümcek suretinde görüldüğüne, loğusa kadınlara tayin (musallat) olup, yeni doğan çocukların ciğerini yediğine inanılan, kuyruklu insanlardır caziler. Cazi için “Kuyruklu” tabiri de kullanılır. Hüngâmek taraflarında ise “Poçikli” denir. Yusufeli’de en yaygın halk inancı, cazi inancıdır. Tüm Yusufeli’de bilinir. Cazi’nin tarifi yörelere göre pek farklılık göstermez. Hemen hemen heryerde tarifi aynıdır. Ve cazi üzerine, gerçekten yaşanmış olduğu söylenen sayısız hikâye, olay anlatılır.
Cazi insanların küçük (en fazla parmak boyunda) kuyruklarının olduğu ve kuyruğun yalnızca suyun içinde ortaya çıktığı söylenir. (Şüphelenilen kişiler suyun içine oturtup kuyruk çıkıp çıkmayacağına bakılırmış.) Bu yüzden cazi’nin bir adı da Kuyruklu’dur. Kedi suretinde görülen cazi’nin gözlerine dikkatli bakıldığında tıpkı insan gözleri gibi gözlerinin olduğu da söylenir. İki çeşit cazi olduğu ; bazılarının can aldığı, bazılarının da can almadığı, bunların sezgilerinin çok kuvvetli olduğu söylenir. Kendilerine yapılacak herhangi bir kötülük, şaka ve saireyi önceden sezerler, anlarlarmış. (örneğin : bir ziyafet üzerine davetsiz, tesadüfen gelenlere şaka yollu “ziyafet olduğunu nerden anladın, cazi!” diye takılırlar.)
Cazi’nin kuyruğu sızladı mı birinin canını almak istermiş. Daha ziyade, çok sevdiği birinin ya canını alırmış, ciğerini yermiş, kanını emermiş ya da boğarmış.
Cazi’nin göze göründüğü suretini (büründüğü suret) öldürürsen, cazi kişinin de öleceği veya suretine ne yaparsan aynısının cazi kişiye de olacağı (örneğin: suretini döversen, cazi kişi de dövülmüş gibi olur vs.) söylenir.
Cazi inanışı da Yusufeli folkloruna ayrı bir renk katar

Kurt ağzı bağlama:
Geceleri dışarıda kalmış hayvanları kurt yemesin diye dualar okuyarak bir çakının ağzı kapatılmak suretiyle kurdun ağzının bağlanması.

Koncoloz:
Yeni doğmuş çocukların ciğerini çektiğine inanılan düşsel bir yaratıktır.,

Eş Basması:
Birbirine yakın tarihlerde doğan ve kırkları karışan çıcuklara “kırkları karışmış eş” adı verilir. Bunlar bir arada iken, eşlerden biri öbüründen daha yüksekte tutulur ya da yükseğe çıkarılırsa, aşağıda kalan eş, eş basmasına uğrar. Eş Basmasına uğrayan çocuklar, zamanında yürüyemez, normal büyüyüp gelişemez, hastalıklı olurlar. Basan eş ile basılan eş, iki el arasında altlı üstlü havada birbirlerinin üzerinden geçirilirse, eşlik sağlanmış ve eş basması önlenmiş olur.

Diğer İnanmalar:
· MayısYedisi (Rûmi 7 Mayıs günü) Çoruh Nehrinde yıkanmanın uğuruna inanılır. Türklerin Şamanlıktaki yaz bayramını kutlaması geleneğinin bir başka örneği sayılabilecek bu inanç, Çoruh kıyısı köylerinde yaygın idi.

İlkbaharda ilk pancar çıktığı zaman körpe pancardan yiyen göğü yener.

· Eşikte oturursan alacaklılar gelir.

Gece sakız çiğneyen kişi ölü eti çiğnemiş sayılır.

Kızlar kahve içmez, içerse çocuğu olmaz.
· Gece yastığın altına elbise koyarsan (özellikle de belden aşağı giyilen pantolon, çorap vs. gibi elbiseler) gece uykuda Karakura (Karabasan) basar.
· Kollarını göğsünde kavuşturup bağlarsan annen baban ölür, yetim kalırsın.
· Gece tırnak kesilmez.
· Gece kapıya su atılmaz. Hele hele sıcak veya kaynar su hiç atılmaz. Cinlerin çocukları üzerine dökülür, çocukları yanar.
· Kapıya kemik atılmaz.


Kaynak: Taner ARTVİNLİ; Yusufeli, Yusufeli Kaymakamlığı yayını, Ankara 2000
Sayfayı yazdırmaya hazırla

<   111213141516162636465666768697071727374757677787980818283848595105   >