Ana sayfa Köyümüz Albüm Üye giriş Konuk defteri İletişim Hizmetler Dosya indirme
Konuk Defteri  

Yıllar sonra selam yazalım kale mi kiralim
   - betonkaya, 09.10.2023

Mudanya dan selamlar..

Mudanya da bahar havası yaşıyoruz..
Yusufeli hepimizi üzüyor, yüreğimizi yakıyor..
Yazın ancak geliriz o zaman da muhtemelen Eski Yusufeli sulara gömülür..
   - cmustafagumus, 24.02.2023

yeni yusufelinden selamlar. eski yusufeli yavaş yavaş sular altında kalmaya başladı bir tarih sular altında kalıyor. görmek isteyenlere arkadaşlara duyrulur.
   - sanikor, 23.02.2023

Artvinden hayırlı günler
   - Cemal Akistanbullu, 09.11.2022

Artvinden hayırlı günler değerli oğdarlı dostlar her şey gonlunuzce olsun
   - Cemal Akistanbullu, 29.05.2022




EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

Sisteme giriş  




 


Hala hesabınız yok mu? Hesap açmak için tıklayın.

Çevrimiçi  
Şu an bağlı olan kullanıcılar:
2 konuk ve 0 kayıtlı kullanıcı çevrimiçi.

Şu anda sitemizde konuksunuz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.

Konu: Sosyal yapı

Bu başlık altında yayınlanan yazılar

<   111212223242526272829303132333435363738394041424344454647484950607080   >

ÖYLE BİR PARTİ İSTİYORUM Kİ

Gönderen: Mustafa Gümüş Tarih: 09 Eylül 2015 Çarşamba
Konu: Sosyal yapı 

Prof.Dr.Giyasettin DEMİRHAN


ÖYLE BİR SİYASİ PARTİ İSTİYORUM Kİ…
- Eliot’un şiirinde olduğu gibi, "Kazanması yıllar süren, Kırılması saniyeler alan, Ve dağıldıktan sonra tekrar toparlaması için ömür gereken şeye; Güven" denir. “Güven bir ayna gibidir, Bir kez kırıldı mı hep çizik gösterir” Güven ortamının güçlü şekilde oluşmasını desteklesin.
- Yaşadığımız toprağı, coğrafi durumu, uluslararası ilişkileri, kültür birikimini de gözardı etmeden bireyin ve toplumun potansiyelini en üst düzeyde kullansın
- Bireylerin akıllarını kullanma becerisi geliştirsin.
- İş, politika, akademi ve de her ortamın etik değerlerinin gelişimine katkıda bulunsun.
- Her tür yöneticilik pozisyonunun ve mebusluğun iki dönemden fazla olmaması için çaba sarfetsin.
- Doğayı, tarihi ve kültürel değerleri koruma çabası içinde olsun.
- Bireylere her tür mahalle baskısı ve sorgulanmamış değeri dayatmasın.
- Felsefe, Matematik, Bilim, Sanat, Müzik, Edebiyat, Teknoloji ve Sanayinin gelişimini desteklesin.
- Bireyin yaşamını kontrol altına alıp nefes almasını güçleştiren yasaklara karşı çıksın.
- Farklılıkları; kas-iskelet sistemi, dolaşım sistemi, vicdan ve fikir özgürlüğü kavramlarının mesajı ışığında ele alsın.
- Bireyin ve toplumun top yekün kalkınmasını desteklesin.
- Ütopya ve hayal gücünü destekleyici çalışmalar yapsın.
- Her yetişkinin bir işinin olması gerektiğini ama özellikleri farklı olanların farklı miktarda kazanç elde etme anlayışını desteklesin.
- İktidar olunca muhalefete kapı kapatmasın, muhalefette kalınca önerilerde bulunsun.
- Koalisyonun el sıkışmak, bir masanın etrafında oturarak sakince konuşmak, işbirliği ve birlikte iş yapma kültürü olduğunu benimsesin.
- Empatik-demokratik anlayışın her alanda yerleşmesini sağlasın.
- Socrates’e iade-i itibari destekleyici söylemlerde bulunsun.
- Mizahı siyasetin odağına yerleştirsin.
- Süreç odaklı iş yapsın.
- Hayatın kısa olduğunu ve kuşların uçtuğunu kavrasın.
- Kökleri iyice sağlamlaştırsın. Çünkü, kökler sağlam olunca gelecek güçlü kurulur.
- Moral düzeltici senaryolar yazsın.
- Mutlu aşkı desteklesin.
- Emeği öğrenerek barış için bolca üretilmesi gerektiğini şiar edinsin.
- John Lennon’un dediği gibi, “Vahşet ulu orta her yanda sergilenirken sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir dünyada yaşamaya” karşı çıksın.
- Bisiklet kullanımı başta olmak üzere her tür hareketli yaşamı desteklesin.
- Empatik-Demokratik toplumu oluşturacak bir Anayasayı desteklesin.
- Seçim barajının kaldırılmasını ya da makul seviyeye çekilmesini desteklesin.
- Üniversitelerin özerkleşebilmesi için çaba harcasın.
- Nitelikli insanlarını, elitlerini, az bulunur değerlerini koruyan bir kültür yaratma çalışmalarına katkıda bulunsun.
- Demokratik bir ortamda yaşayan bireylerin, demokrasinin salt oy kullanmak olmadığını öğrenmelerini sağlasın.
- Yakınılmayacak ve herkesin dava sonrasında bir “Ohh!” çekecekleri bir adalet ortamı yaratsın.
- Sadece çoğunluğun değil, aklın ve yaşantının kurallarının kültürümüze yerleşip azınlık olanları da kucaklayacak ortam yaratılmasını desteklesin.
- Siyaset arenasının maddi beklenti yeri değil, "geçici bir görev" yeri haline olduğunu desteklesin.
- Dünyanın neresine gidersek gidelim, Türkiye'den geldiğimizi öğrendiklerinde gururla iletişim içinde olduğumuz bir ülke yaratılması için çaba harcasın.
- Ülkenin ve toplumun partiden daha önemli olduğu anlayışının yerleşmesini sağlasın.
- Mizahın, yaşamın her alanına eğlenceli şekilde yayılmasını desteklesin.
- Sosyal medya ve yurttaş gazeteciliğinin yaygınlaşmasını desteklesin.
- Her tür yolda "araç önceliği değil, canlı önceliği" olması gerektiği anlayışının yerleşmesini desteklesin.
- Bilim, sanat, edebiyat, spor ve müzik alanında Dünyaya yön verecek insanların yetişmesini sağlasın.
- Siyasilerin felsefeciler, matematikçiler, bilim insanları, sanatçılar, üreticiler ve genç insanlar ile düzenli olarak bilgi alışverişinde bulunabilecekleri ortam yaratılmasını desteklesin.
- Ailelerin oğullarını askere gönderirken gerçekten huzurlu olacakları güvencesinin verileceği günlerin gelmesi için çalışsın.
- Dünyaya öncülük edecek güçlü markalar yaratılması için gerekli insangücünün yaratılmasını desteklesin.
- Dünyanın her yerinden insanlar gelip "Bunu nasıl yaptınız, bize de öğretin?" sorusununu soracakları buluş, ürün ve sosyal yaklaşımların gelişimini desteklesin.
- Netlik, Doğruluk, Kesinlik, İlgililik, Derinlik, Düşünce Özgürlüğü, Mantıklılık, Önem, Adillik gibi Eleştirel Düşünme ilkelerini benimsemiş vatandaşların yetişmesini desteklesin.
Bu ilk eve yaklaşımları benimsemiş olan bir siyasi parti bulursam gönül rahatlığıyla oy vermek istiyorum. Bulamaz isem de elbette oy vereceğim ama içimde hep bir burukluk olacak.
Sonuçta, siyasi rol ve görevler geçicidir. Zaman gelecek her aday bireysel yaşamına, ailesine, mesleğine dönecek ve "Oh be bitti bu ağır görev!" diyecek. Aslolan da bu değil midir? Çünkü, siyaset geçici bir sürede, toplum için iyi iş yapma niyetinde olanların fedakarlık içinde çalıştıkları bir arenadır. Yaşamın ikincil ama sorumlu bir arenasıdır. Siyasi görevler de, yöneticilik gibi, kişisel hırs ve kazançlardan arınma, topluma, insanlığa karşı gönüllü sorumluluk almadır. Beklentim odur ki, yeni seçilecek olanlar; kişisel kazanç, kayırma, taraftarlık, öznellikten yana değil, nesnellik ve karşılıksız hizmet içinde olup, ülkemizi ve tüm dünyayı kucaklayacaklardır. Bu bağlamda, barış ve huzur dolu bir seçim ortamı diliyorum. Kazanan insan ve insanlık olsun. Çünkü, aslolan birey ve bireyin mutluluğudur. Bireyin iç huzuru bireyi, birey aileyi, aile toplumu, toplum ülkeyi, ülke dünyayı kucaklar.
İşin bu kısmı biraz ironi ama güven, diyalog ve işbirliği ile hareket etmezsek, doğa zaten hakemlik görevini bizden alacak gibi gözüküyor. Çünkü hep insanlar olarak, dünyanın ve evrenin sahipleri olarak davranıyoruz ve her şeyi av olarak görüyoruz. Zevk almadan meşgul olup can sıkıntısından kurtulmaya çalışıyoruz. Her şeyi mekanikleştirmeye kalkıştığımızda duyu organlarımıza at gözlüğü takarız ve dünyayı o gözlükle algılarız. Oysa; insan zihni sorgular. Eğer sorgulamazsa demokratça davranmanın yerini zorbalık alır.
Sayfayı yazdırmaya hazırla

BAŞIMIZ SAĞOLSUN

Gönderen: Mustafa Gümüş Tarih: 07 Eylül 2015 Pazartesi
Konu: Sosyal yapı 
GÜNAYDIN
Keşke acısız, ölümsüz bir dünya dileyebilsek
ama her gün her herden ölüm geliyor
her gün genç bir fidan veda ediyor hayata


************************
Günler Perişan
yırtarak geçiyor kalbimizden
hayatı da törpüleyen zaman
şuramızda birşey var
acıya benzer
umuda benzer
böyle günlerde herşey
hem acıya, hem umuda benzer
gün ölümle başlatıyor hayatı
her şafak taze bir ölünün üstünde doğuyor
her sabah ölümü anlatıyor gazeteler
sol köşede ölümü kutsallaştıran bir fotoğraf
yeni bir cinayetin rontgenini çıkartıyor gövdeme
beynim sabırla keskin
iğdişliyor haber bültenlerini, yorumları, sahte ölüm ilanlarını
bizim ilanlarımız çoktan verilmiştir
gelirsede bilinir nerden ve nasıl
böyle ölümün yücedir adı
ha kanağacı canım, ha gelincik tarlası
çünkü ölümün kanıdır besleyen
bir başka baharın tohumlarını
şuramızda birşey var
bizi onduran birşey
acıya saran
umudu kuşatan
kalbim: kalbim mi desem
var kalbim :yaşayan ben
hayatla, ölümle, cinayetle
gazetelerle, radyolarla, eski üniversitelilerle
eski prof hocalarla
yaşayan ben :geç mi kaldık/ kabul edemem
ah benim sevgili annem
oğlun da elbet yurtseverden
birgün bırakır da sizi yüzüstü
yüzüstü değil :elbette bizüstü
bırakırda kötü sarmaşıkları, yaban güllerini
bırakır da sekizyüzlük hırtları,şunları bunları
giriverir senin sıcacık kucağına
yani hem sana karşı, hem senin için
giriverir o yanılmaz tarihçinin yaprağına
ölüm mü dedin annem
ölüm senin gibi güzel annelerin
senin gibi güzel çocuklar feda etmiş
o tarih atlasında
bir kırmızı gül olur ancak
koksun diye çocukların bahçesi
şuramızda, tam şuramızda
kanserli bir virüs gibi kanımıza karışsa da
bizi yaşatan
günler perişan

Arkadaş Zekai Özger
Sayfayı yazdırmaya hazırla

Havva Ana’dan Vali’ye tepki

Gönderen: Mustafa Gümüş Tarih: 13 Temmuz 2015 Pazartesi
Konu: Sosyal yapı 
Çamlıhemşin'deki Yeşil Yol direnişinin simgesi Havva Ana: Bize çapulcu demiş. Biz dede vasiyetini yerine getiriyoruz.
Rize’nin Çamlıhemşin İlçesi’ndeki Samistal Yaylası’nda Yeşil Yol eylemi ile gündeme gelen ve direnişin simgesi olan “Havva Ana” yaşananları anlattı. Gerçek ismi Rabia Bekar olan 4 çocuk annesi 63 yaşındaki Havva Ana nöbet tutmayı sürdüreceğini açıkladı.

Geçmişte de haksızlıklara karşı mücadele ettiğini anlatan Rabiye Bekar, bu nedenle “Havva Ana” adıyla anıldığını söyledi.
“DEDE VASİYETİ”

Rabiye Bekar ‘yaylaların birleştirilmemesi’nin ise dedelerinin vasiyeti olduğunu belirtti. Bekar “Dedelerimin sesi hala kulağımda. Bizlere, ‘Yaylalar birbirine bağlanmayacak’ derlerdi. Eskiden katırlarla yaylaya çıkar yaşardık. Sonradan turistler yaylalara gelmeye başladı. Büyüklerimiz, ‘Her türlü olay olabilir’ diyerek yaylaların birbirine kavuşmasını istemedi. Torunlarımız da yaylanın taşını toprağını gezecek, çiçeğini koklayacak. Ama yaylalar birbirine bağlanırsa torunlarımızın işi biter. Dedelerimizin sözleri kulaklarımda çınlıyor. O nedenle isyanlardayım.” dedi.

VALİ’NİN ÇAPULCU SÖZÜNE TEPKİ

AÇıklamalarıyla tepki çeken Rize Valisi Ersin Yazıcı’nın kendileri için sarf ettiği ‘çapulcu’ tanımlamasını hatırlatan Rabiye Bekar “Bizler için, ’3-5 çapulcu bu yolu durduramaz’ ifadelerini kullanmış, ‘Bu yolu yapacağız’ demiş. Bunu bana anlatacak. Bu halkı nasıl çapulcu yapabilir? Taşına toprağına kurban olanı, çapulcu yapamaz. Vali kim? Sen benim sayemde o koltukta oturmuşsun. Sen bana nasıl çapulcu dersin? Önce Kaymakama gideceğim, bilgi alacağım. Ondan da aynı tepkiyi alırsam o zaman valinin kapısına gideceğim. Bana nasıl çapulcu olduğumun cevabını verecek. Devlet bizleriz. Bizler yaylamızı korumazsak, bu memlekete sahip çıkmazsak, buralarda çok olaylar olur.” diye konuştu.
Sayfayı yazdırmaya hazırla

KONCOLOZ

Gönderen: Mustafa Gümüş Tarih: 13 Mayıs 2015 Çarşamba
Konu: Sosyal yapı 

Koncoloz:
Yeni doğmuş çocukların ciğerini çektiğine inanılan düşsel bir yaratıktır.

YUSUEFLİ BELEDİYESİ SİTESİNDEN ALINMIŞTIR
Sayfayı yazdırmaya hazırla

MEŞE ADAMI

Gönderen: Mustafa Gümüş Tarih: 13 Mayıs 2015 Çarşamba
Konu: Sosyal yapı 

Halk İnançları

Meşe Adamı:
Tüm Doğu Karadeniz’de olduğu gibi Yusufeli’de de Meşe Adamı inancı oldukça yaygındır. Yusufeli’nin her yerinde bilinir. Meşe Adamı belden yukarısı insan, belden aşağısı hayvana (ayı, kurt veya maymuna) benzeyen, vücudunun her tarafı uzun kıllarla kaplı bir yaratık şeklinde tarifi yapılan hayali bir yaratıktır. Meşe Adamı’nın, ormanlarda yaşadığına ve –bu yüzden de- en çok avcılara rastladığına, karşısındakinin her hareketini taklit ettiğine, olağanüstü bir fiziksel güce sahip olduğuna ve bir tek ateşten korktuğuna inanılır. Meşe adamı figürü daha çok, çocukları korkutarak geceleri dışarı çıkmalarını engellemek için anlatılır. Sayısız Meşe Adamı hikâyesi olmasına rağmen, hikâyelerde Meşe Adamı’nın tasviri aynı olup, yalnızca hikâyelerde geçen olaylarda küçük değişikler görülür. Lazlarda da Meşe Adamı aynıdır. Meşe Adamı Lazcada “Germakoçi” (Germa=Orman, koçi=adam) şeklinde söylenir. Meşe Adamı hakkında daha geniş bilgi için Kafkasya Yazıları dergisinin (Çiviyazıları yayın.) 2. sayısında (Yaz-1997) yayınlanan W. Feurstein’in “Laz Halk İnancında GERMAKOÇİ” başlıklı yazısı okunabilir

Yusufeli Belediyesinin sitesinden alınmıştır
Sayfayı yazdırmaya hazırla

<   111212223242526272829303132333435363738394041424344454647484950607080   >